İkibinonaltı yılının Mayıs ayında Van İpekyolu Belediyesinin Berivan Kültür Merkezinde çocuklarla doğaçlama tiyatro atölyesini yönettiğim süreçte laf lafı açarken bir konu açıldı.
Bu nereden baksanız eksik bir yazı olacak. Derinlikli bir
çalışmayı çoktan hak etmiş bir konudan haberdar olduktan sonra
hafızamın not defterini temize çekme çalışması da denebilir.
Kemal Tahir'in Edebiyat üzerine notlarında kurduğu 'her yazı
eksik yazıdır' cümlesinden cesaretle yapılacak işler listesinde
ön sıralardaki yerini almış uzun soluklu çalışmanın aceleye
gelmiş giriş yazısı. Anadolu Tiyatrosu ve kültüründe çok
önemli ve eğlenceli bir konu; Kürt Tiyatrosu ve Kütürü'nün
Hafriyat Çalışmaları.
Ülke çapında kırkın üzerinde noktada Kürt kültür ve sanatı
alanında faaliyet gösteren Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş
ve kaynak arayışlarında tiyatronun nasıl kullanıldığı konusu
sürecin faillerinden öğrendiğim kadarıyla araştırılması
gereken bakir bir konu. Henüz üzerinde herhangi bir çalışma
yapılmamış.
Konunun en ilgi çekici tarafı; dinlediklerimden öğrendiğim
kadarıyla, Kürt Tiyatrosunun zorunlulukların ve imkansızlıkların
içinde geleneksel seyirlik biçimini günümüz kültürel ortamında
canlandırılması söz konusu.
Nasıl oluyor bu?
MKM doksanlı yıllarda kurulma aşamasındayken müzik, halkoyunları
ve tiyatro grubu oluşturuyor ve bu üç grup Kürt düğünlerine
gidip performanslarını sergiliyor. Aldıkları beğeniyle doğru
orantılı olarak toplanan bahşişlerin tamamı kültür
merkezlerinin finansmanında kullanıyorlar. Bütçe, kurumun
kirasından tutun da bir kültür merkezinin ihtiyaç duyabileceği
herşeyi kapsıyor. Kültür merkezi katılımcıları öğrendikleri
yetilerin temsilleriyle merkezin sürekliliğini sağlıyorlar.
Şimdi burada odaklanmak istediğim kısım düğünde tiyatro.
Zaten halk da bu işi o kadar seviyor ki bazen sadece tiyatro
ekibinin gelmesini istiyorlar. MKM'de yeni yeni tiyatro yapmaya
başlamış yedi sekiz genç bir arabaya doluşup, kısa oyun
kurguları yaparak gittikleri düğünde onbeş yirmi dakikalık
skeçleri, kanavası belli diyalogları doğaçlama olmak üzere icra
ediyorlar. Tabii ki kostümleriyle birlikte.
Van ekibinin Gever'de bir düğün performansı.
İşin bu kısmından sonrası benim için daha da tuhaf. Neden?
Çünkü aynı yıllarda Ankara'da ülkenin ilk doğaçlama
topluluğunu kurduğumuz zamanlarda biz de kafe veya bar gibi
mekanlarda doğaçlama seyirlikler gerçekleştiriyorduk. Tiyatro
Sporu formatı içinde seyircilerden aldığımız temaları yine
seyirci önünde kurgulayarak yarı doğaçlama gösteriler
düzenliyorduk. Ve elde edilen bütçenin tamamı ülkenin ilk
doğaçlama topluluğunun finansmanı için kullanılıyordu. O
yıllardan bu güne geldiğimizde artık doğaçlama topluluklarının
sayısı onlarla ifade ediliyor, uluslararası doğaçlama
organizasyonları düzenleniyor ve hatta Kürtçe doğaçlama tiyatro
pratiklerine de rastlanıyor.
Tekrar düğünde tiyatroya dönecek olursak; neler oluyor bu
düğünlerde ve nasıl oluyor da belki de hayatlarında hiç tiyatro
ya da en azından yasaklı dillerinde hiç tiyatro görmemiş
insanlar bu gösteri biçimini hayatlarının en önemli anlarından
birinin içine alıyorlar. Bir kere bizim tiyatro okullarında Metin
And'ın kitaplarından okuduğumuz köy seyirlik oyunlar kısa zaman
öncesine kadar hala Kürt köylerinde tertipleniyor. Dolayısıyla
kitaplarından birinin adı belki de “Geleneksel Türk Tiyatrosu”
yerine “Geleneksel Anadolu Tiyatrosu” olabilir miymiş? Çok mu
haddimi aştım acaba?
Bölgede atölye verdiğim gençler, kitaplardan öğrendiğimiz,
mevsim dönümlerinde gerçekleştirilen köyseyirlik oyunlara tanık
olmuşlar ya da içinde aktif olarak yer almışlar. Bu geleneksel
kültürün günümüzde yeşermesi için bulunmaz fırsat. Van'da
düğünlerde tiyatro yapan gençler de bu durumdaymış düğünlere
gitmeye başladıklarında.
Düğün mevsiminde ekip bazen günde on düğüne gidiyor. Haliyle
aynı bölgede düğüne gidenler hemen hemen aynı insanlar.
Dolayısıyla her düğüne farklı birşeyler hazırlamak zorunda
kalıyorlar. Bunun için de kanava üzerine doğaçlama yapmak en
pratik çözüm.
Esnek dokulu bu seyirliklerin konuları da çok çeşitli. Bölge
insanının günlük hayatından, kadın erkek ilişkilerine ya da
politik göndermeleri olan taşlamalara kadar geniş bir yelpazede
seyrediyor konular. Politik komedide hedef sadece 'Kürtler ve
devlet' gibi ilk akla gelen değil. Hedefte Kürt siyasetçiler de
oluyor muhtar da ya da bölgedeki ağalardan biri de. Bu eleştiriler
bazen düğünden kovulmalarına neden olduğu gibi bazen eleştirilen
kişinin beklenenin çok üstünde bahşiş vermesiyle de
sonuçlanabiliyor. Birileri tiyatro ile demokrasi kültürünün
inşasından bahsetmek ister mi?
İşin bir de daha da deneyselleştiği, böyle daha da doğaçlama
literatürüne giresi kısmı var ki o da düğünde tiyatronun
interaktif kısmı. Evet interaktif. Yani düğünde oyunu seyreden
davetliler ya da gelin ve damat da kimi zaman oyunda oyuncu
oluveriyorlar. Van'daki arkadaşların ifadeleriyle söyleyecek
olursak bazen onlar oyunu oynuyor, oyuncular izliyor. Biri katılımcı
tiyatrodan bahsetmek ister mi?
Bir de olayın şu kısmı var; şu anda Kürt illlerinde doksandokuz
ikibinsekiz yılları arasında evlenmiş yüzlerce çiftin düğün
kasetlerinde tiyatro var. Yüzlerce düğün kasetinde tiyatro. Bu
cümleyi tekrar etmek bile delice geliyor ki oldum olası büyük
şehir düğünlerinden bunalmışımdır. Aynı pasta limonata ve
belediye kıskacında takı alışverişine dönmüş düğün
merasiminin kendisi bile her türlü kültürel zenginlikten
yalıtılmış kurulukta seyrederken yüzlerce düğün kasetinde
tiyatro olduğunu idrak etmek. Biri kamusal tiyatrodan ya da sanatın
hayatın içine girmesinden bahsetmek ister mi?
Şimdi bu kısa sohbetin ganimetini toplamadan önce maceralarını
dinlediğim arkadaşlara ısrarla bu tip bir performansı ne zaman ve
neden bıraktıklarını sorduğum zaman aldığım cevabı iletmek
isterim. İkibinsekiz yılından sonra yapmadıklarını söylediler.
Neden diye sorduğumda artık yerel yönetimlerin kültür
merkezlerindeki sahneleri kullandıklarını ya da kültür
merkezlerinin sahneleri olduğunu dolayısıyla artık ihtiyaç
duyulmadığını belirttiler. Yani yine o seyirciden, kamusallıktan
uzak, spot ışıklarının altında, , platformlarla yükselmiş
'şık' çerçeve sahneleri olan salonlara sahip olmak gelenekselin
çanına ot tıkamış.
Kürt kültürünün devlet politikası doğrultusunda yok sayılması
aslında bu kültür için bulunmaz nimet. Ülkenin batısında
kitaplara gizlenerek antropolojik bulgular haline gelmiş ya da
ramazan eğlence programlarında fetişleştirilerek hatırlanan
geleneksel seyirlikler Kürt kültüründe yaşıyor. Meddah bugün
yok olmuş ama yasaklı dil Kürtçe'nin kadim hikaye anlatıcıları
Dengbejler ayakta ve stranlarını, kılamlarını hala
havalandırıyorlar. Öte yandan yakılıp yıkılmamış Kürt
köylerinde geleneksel seyirliklerin varlığından bahsedebiliyoruz.
“Kürt tiyatrosu nasıl gelişir?” diye sorulsa vereceğim cevap
kendi kaynaklarının dünyayla birleştiği noktadan olacaktır. Eh
Grotowski'nin Barba'nın meylettiğinden çok da farklı bir şey
olmayacaktır bu. Ferhan Şensoy da yıllar önce okuduğum bir
röportajında şu meale gelen bir cümle etmişti: “Brecht o
kadar uzağa gitmeyip biraz aşağıya, Anadolu'ya gelse Uzak Doğu'da
bulduğunu burada bulacaktı”. Artık kaynakları daha sonraki
yazıda toparlamak üzere.
Sürç-i lisan ettikse affola.
Koray Tarhan
Haziran 2016
Van-İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder