1 Haziran 2016 Çarşamba

KÜRT TİYATROSUNUN HAFRİYATI YA DA DÜĞÜNDE TİYATRO




İkibinonaltı yılının Mayıs ayında Van İpekyolu Belediyesinin Berivan Kültür Merkezinde çocuklarla doğaçlama tiyatro atölyesini yönettiğim süreçte laf lafı açarken bir konu açıldı.

Bu nereden baksanız eksik bir yazı olacak. Derinlikli bir çalışmayı çoktan hak etmiş bir konudan haberdar olduktan sonra hafızamın not defterini temize çekme çalışması da denebilir. Kemal Tahir'in Edebiyat üzerine notlarında kurduğu 'her yazı eksik yazıdır' cümlesinden cesaretle yapılacak işler listesinde ön sıralardaki yerini almış uzun soluklu çalışmanın aceleye gelmiş giriş yazısı. Anadolu Tiyatrosu ve kültüründe çok önemli ve eğlenceli bir konu; Kürt Tiyatrosu ve Kütürü'nün Hafriyat Çalışmaları.

Ülke çapında kırkın üzerinde noktada Kürt kültür ve sanatı alanında faaliyet gösteren Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş ve kaynak arayışlarında tiyatronun nasıl kullanıldığı konusu sürecin faillerinden öğrendiğim kadarıyla araştırılması gereken bakir bir konu. Henüz üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış.

Konunun en ilgi çekici tarafı; dinlediklerimden öğrendiğim kadarıyla, Kürt Tiyatrosunun zorunlulukların ve imkansızlıkların içinde geleneksel seyirlik biçimini günümüz kültürel ortamında canlandırılması söz konusu.

Nasıl oluyor bu?

MKM doksanlı yıllarda kurulma aşamasındayken müzik, halkoyunları ve tiyatro grubu oluşturuyor ve bu üç grup Kürt düğünlerine gidip performanslarını sergiliyor. Aldıkları beğeniyle doğru orantılı olarak toplanan bahşişlerin tamamı kültür merkezlerinin finansmanında kullanıyorlar. Bütçe, kurumun kirasından tutun da bir kültür merkezinin ihtiyaç duyabileceği herşeyi kapsıyor. Kültür merkezi katılımcıları öğrendikleri yetilerin temsilleriyle merkezin sürekliliğini sağlıyorlar.

Şimdi burada odaklanmak istediğim kısım düğünde tiyatro. Zaten halk da bu işi o kadar seviyor ki bazen sadece tiyatro ekibinin gelmesini istiyorlar. MKM'de yeni yeni tiyatro yapmaya başlamış yedi sekiz genç bir arabaya doluşup, kısa oyun kurguları yaparak gittikleri düğünde onbeş yirmi dakikalık skeçleri, kanavası belli diyalogları doğaçlama olmak üzere icra ediyorlar. Tabii ki kostümleriyle birlikte.

 
Van ekibinin Gever'de bir düğün performansı. 



İşin bu kısmından sonrası benim için daha da tuhaf. Neden? Çünkü aynı yıllarda Ankara'da ülkenin ilk doğaçlama topluluğunu kurduğumuz zamanlarda biz de kafe veya bar gibi mekanlarda doğaçlama seyirlikler gerçekleştiriyorduk. Tiyatro Sporu formatı içinde seyircilerden aldığımız temaları yine seyirci önünde kurgulayarak yarı doğaçlama gösteriler düzenliyorduk. Ve elde edilen bütçenin tamamı ülkenin ilk doğaçlama topluluğunun finansmanı için kullanılıyordu. O yıllardan bu güne geldiğimizde artık doğaçlama topluluklarının sayısı onlarla ifade ediliyor, uluslararası doğaçlama organizasyonları düzenleniyor ve hatta Kürtçe doğaçlama tiyatro pratiklerine de rastlanıyor.

Tekrar düğünde tiyatroya dönecek olursak; neler oluyor bu düğünlerde ve nasıl oluyor da belki de hayatlarında hiç tiyatro ya da en azından yasaklı dillerinde hiç tiyatro görmemiş insanlar bu gösteri biçimini hayatlarının en önemli anlarından birinin içine alıyorlar. Bir kere bizim tiyatro okullarında Metin And'ın kitaplarından okuduğumuz köy seyirlik oyunlar kısa zaman öncesine kadar hala Kürt köylerinde tertipleniyor. Dolayısıyla kitaplarından birinin adı belki de “Geleneksel Türk Tiyatrosu” yerine “Geleneksel Anadolu Tiyatrosu” olabilir miymiş? Çok mu haddimi aştım acaba?

Bölgede atölye verdiğim gençler, kitaplardan öğrendiğimiz, mevsim dönümlerinde gerçekleştirilen köyseyirlik oyunlara tanık olmuşlar ya da içinde aktif olarak yer almışlar. Bu geleneksel kültürün günümüzde yeşermesi için bulunmaz fırsat. Van'da düğünlerde tiyatro yapan gençler de bu durumdaymış düğünlere gitmeye başladıklarında.

Düğün mevsiminde ekip bazen günde on düğüne gidiyor. Haliyle aynı bölgede düğüne gidenler hemen hemen aynı insanlar. Dolayısıyla her düğüne farklı birşeyler hazırlamak zorunda kalıyorlar. Bunun için de kanava üzerine doğaçlama yapmak en pratik çözüm.

Esnek dokulu bu seyirliklerin konuları da çok çeşitli. Bölge insanının günlük hayatından, kadın erkek ilişkilerine ya da politik göndermeleri olan taşlamalara kadar geniş bir yelpazede seyrediyor konular. Politik komedide hedef sadece 'Kürtler ve devlet' gibi ilk akla gelen değil. Hedefte Kürt siyasetçiler de oluyor muhtar da ya da bölgedeki ağalardan biri de. Bu eleştiriler bazen düğünden kovulmalarına neden olduğu gibi bazen eleştirilen kişinin beklenenin çok üstünde bahşiş vermesiyle de sonuçlanabiliyor. Birileri tiyatro ile demokrasi kültürünün inşasından bahsetmek ister mi?

İşin bir de daha da deneyselleştiği, böyle daha da doğaçlama literatürüne giresi kısmı var ki o da düğünde tiyatronun interaktif kısmı. Evet interaktif. Yani düğünde oyunu seyreden davetliler ya da gelin ve damat da kimi zaman oyunda oyuncu oluveriyorlar. Van'daki arkadaşların ifadeleriyle söyleyecek olursak bazen onlar oyunu oynuyor, oyuncular izliyor. Biri katılımcı tiyatrodan bahsetmek ister mi?
Bir de olayın şu kısmı var; şu anda Kürt illlerinde doksandokuz ikibinsekiz yılları arasında evlenmiş yüzlerce çiftin düğün kasetlerinde tiyatro var. Yüzlerce düğün kasetinde tiyatro. Bu cümleyi tekrar etmek bile delice geliyor ki oldum olası büyük şehir düğünlerinden bunalmışımdır. Aynı pasta limonata ve belediye kıskacında takı alışverişine dönmüş düğün merasiminin kendisi bile her türlü kültürel zenginlikten yalıtılmış kurulukta seyrederken yüzlerce düğün kasetinde tiyatro olduğunu idrak etmek. Biri kamusal tiyatrodan ya da sanatın hayatın içine girmesinden bahsetmek ister mi?


Şimdi bu kısa sohbetin ganimetini toplamadan önce maceralarını dinlediğim arkadaşlara ısrarla bu tip bir performansı ne zaman ve neden bıraktıklarını sorduğum zaman aldığım cevabı iletmek isterim. İkibinsekiz yılından sonra yapmadıklarını söylediler. Neden diye sorduğumda artık yerel yönetimlerin kültür merkezlerindeki sahneleri kullandıklarını ya da kültür merkezlerinin sahneleri olduğunu dolayısıyla artık ihtiyaç duyulmadığını belirttiler. Yani yine o seyirciden, kamusallıktan uzak, spot ışıklarının altında, , platformlarla yükselmiş 'şık' çerçeve sahneleri olan salonlara sahip olmak gelenekselin çanına ot tıkamış.

Kürt kültürünün devlet politikası doğrultusunda yok sayılması aslında bu kültür için bulunmaz nimet. Ülkenin batısında kitaplara gizlenerek antropolojik bulgular haline gelmiş ya da ramazan eğlence programlarında fetişleştirilerek hatırlanan geleneksel seyirlikler Kürt kültüründe yaşıyor. Meddah bugün yok olmuş ama yasaklı dil Kürtçe'nin kadim hikaye anlatıcıları Dengbejler ayakta ve stranlarını, kılamlarını hala havalandırıyorlar. Öte yandan yakılıp yıkılmamış Kürt köylerinde geleneksel seyirliklerin varlığından bahsedebiliyoruz.

“Kürt tiyatrosu nasıl gelişir?” diye sorulsa vereceğim cevap kendi kaynaklarının dünyayla birleştiği noktadan olacaktır. Eh Grotowski'nin Barba'nın meylettiğinden çok da farklı bir şey olmayacaktır bu. Ferhan Şensoy da yıllar önce okuduğum bir röportajında şu meale gelen bir cümle etmişti: “Brecht o kadar uzağa gitmeyip biraz aşağıya, Anadolu'ya gelse Uzak Doğu'da bulduğunu burada bulacaktı”. Artık kaynakları daha sonraki yazıda toparlamak üzere.

Sürç-i lisan ettikse affola.

Koray Tarhan
Haziran 2016

 Van-İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder