-
Oğlum kesin bir kurgu var, ben anlarım. Bunlar çalışılmış
-
Ya yazmadan olmaz bir metin lazım. O kadar hikaye, cümle nasıl
çıkacak?
-
Çok zor. İmkansız.
-
Yazıyorlardır.
İyi
bir doğaçlama gösteriden çıkan seyircilerin ciddi bir bölümü
bu tip cümleler kurma eğiliminde. Şahsen çok duydum. Yaptığımız
işin metinsiz olmayacağını söyleyen kişilerden yaptığım
açıklamaları dudaklarını hafif kaldırarak, gözlerini imalı
kısarak dinlerken; 'yav he he' bakışlarıyla bana inanmadığını
iliklerimde hissettirenler de oldu. 'Oğlum biz de bu işleri
biliyoruz, seyircilerin arasına bir takım kişiler yerleştirip
istenileni söyletirsin, oyun devam eder' diyen doağyenler de
görmedim değil. 'Vardır bir hilesi, hurdası' hissiyatı
doğaçlama tiyatronun fuayesine iyice bir sinmiştir. Bunun güzel
tarafı bu hile hurdayı bulmaya and içerek on taneden fazla oyuna
gelen seyirci profili de var ki arkadaşlarını da getirir ve bu
hiç de fena bir şey değildir, gelsin. Arkadaş sen bulamadın ama
birazdan bu hile hurdaları açıklayacağım.
Bu
arkadaşların söylediği gibi hazırlık yapabilmek için her hafta
bir buçuk saat süren bir oyunu yazmak, provalarla ezbere almak ve
bir kereliğe mahsus oynayıp hemen yeni oyuna başlamak gerek.
Bakınca imkansız değil ama delilik ve hiç kimsede o kadar zaman
yok. Doğalgaz faturası ve bilumum angarya için başka yerlerde
semer altına girmek gerekiyor. Bu kadar işin arasında elbette bir
takım hileler var, az sonra.
Yazıda
biraz boşluk bıraktım ki arada çay, kahve birşeyler alıp gelin.
Hazırsanız uzun bir hikayeyi karakter devamlılıklarıyla
doğaçlama yaratabilmek için kullandığımız hilelerden
bahsedeceğim. Evet öncelikle şunu söylemeliyim ki herhangi bir
hile yok. Şimdi dağılabilirsiniz.
Yok
yok hile yok ama sahnede karakter ve hikayeyi tutarlı bir şekilde
yaratma insiyatifini alarak kendi hikayelerini yaratmak üzere yola
çıkmak isteyen oyuncuların yapması gereken bir takım şeyler
var. Bunların başında okumak geliyor tabii ki. Sadece kitap
okumaktan bahsetmiyorum burada. Dersleri sorduktan sonra kitap oku
oğlum diyen dayı yok karşınızda. İzlediğiniz oyunları,
filmleri ve dahi kitaplarda, dergilerde karşılaştığınız
hikayeleri ya da dedenizin, ninenizin anlattığı masalları da
okumaktan bahsediyorum.
Bunlar
nasıl okunacak pekiyi? Bahsettiğim okuma için birtakım yol
göstericilere ihtiyacınız var. İşte şimdi yol çetrefilleşiyor.
Ama korkma, sonrasında çok eğleneceğiz. Joseph Campbell hikaye
yapısını bellemeniz için harika bir yol göstericidir. Vladimir
Propp da ayrı bir rehber olabilir. Propp Rus Yapısalcılarından
bir abi. Bu abi arkadaşlarıyla birlikte Rusya'da toplayabildikleri
kadar masal toplayıp bunların ortak yapısal özelliklerini
belirlemeye çalışmışlar. Yapmışlar da. Campbell ise dünyada
ne kadar mit varsa yememiş içmemiş toplamış, evirmiş çevirmiş
ve bugün büyük Hollywood yönetmenlerinin başucuna koydukları
kitapları yazmış. Kitapçı geziyorsanız şu İmge yayınlarından
çıkan tuğla gibi mitoloji kitapları var ya işte onlar
Campbell'ın mesela hem de Kudret Emiroğlu'nun enfes çevirileriyle.
Campbell'ın Star Wars filmi üzerine uzun bir söyleşisi olan
Power Of Myth isimli kitabı var o kadar söyleyeyim. Hatta o
başucunda kitabı olan yönetmenlerin başında da Lucas geliyor ki
artık o kadar olur.
Ne
diyor Campbell. Diyor ki her hikaye üç aşağı beş yukarı aynı
yapıya sahiptir. Hepsi de kahramanın yolculuğunu anlatır. Hatta
bunun için kullandığı kavram; monomit. Yani dünyada farklı
hikayeler yok, herkes aynı miti farklı şekillerde anlatıp
duruyor. Kahramanın Sonsuz Yolculuğu isimli kitabı her ne kadar
kötü çevrilmişse de ilham verici olabilir. Bu sonsuz yolculuk
bir çember şeklinde gelişiyor. Maceraya çağrı ve maceranın
reddi ile başlayıp kahramanın maceraya atılmasıyla devam ediyor.
Frodo'yu gözünün önüne getir mesela. Sonrasında kimilerinin
oniki basamakta, kimilerinin onyedi basamakta anlattığı hikaye
çemberi sözkonusu. Bu konunun uzmanları var, onun derinliklerine
inmeyeceğim. Sanırım bu konuya Türkçe açıklık getirmesi için
Mehmet İnan'ın kitap yazmasını bekleyeceğiz ya da bir
öğrencisinin derslerini izleyip deşifre ederek kitap haline
getirmesi gerekecek. O zamana kadar Tolga Erdoğan'dan öğrendiğim
Altı Parçalı Hikaye ile idare edeceğiz.
Altı
Parçalı Hikaye yöntemi Campbell'ın çalışmalarının Jung ile
birleştiği noktadan Mooli Lahad isimli terapistin travma sonrası
stres bozukluğunun teşhis ve tedavi sürecinde kullandığı bir
yöntem. (Ağır gitmiyoruz değil mi doğaçlamacı? Sahnede
şakalar yaparak hikayeden uzak goygoy senin için yeterliyse yol
yakınken uza bence. Yaptıklarını sorgulayıp hikaye peşinde
maceraya atılma taraftarı olan sen kal. Devam ediyoruz.) Neyse
efendim terapi süreci üzerinde fazlaca durmayacağım.
Altı
Parçalı Hikaye yöntemi kaharamanın yolculuğunun sadeleştirilmiş
hali. Oniki basamakta ilerleyen döngüyü altı parçaya indirmiş
Mooli Lahad. Birinci parçada ana kahramanımızı tanıyoruz. Onun
günlük hayatı, neleri sever, sevmez? Ne yer ne içer? Güçlü
olduğu, zayıf olduğu yanlar. İşte canım kahramanı tanımamızı
sağlayan ayrıntılar bir müddet oynanarak anlatılır. Yani tabii
ki hikaye yöntemi çizerek ya da yazarak ilerliyor ancak mevzumuz
doğaçlama olduğu için oynamaktan bahsediyorum. Pekiyi sen
doğaçlamacı komik arkadaşım, bir diğer arkadaşının başrol
olmasına ve ona pas vererek sahneyi ilerletmeye hazır mısın?
Komiklik şakalar olmadan sahne üzerinde bir saatten fazla
kalabilecek misin?
İkinci
basamakta kahramanımızın gerçekleştirmesi gereken bir hayali,
görevi ya da üstesinden gelmesi gereken bir durum vardır.
Frodo'nun yüzüğü fizana götürmesi gerekiyor ya da Luke
Skywalker galaksiyi kurtaracak, güce denge getirecek falan. Bu
aşamada yani kahramanımızı tanıdıktan sonra görev aşamasında
işte kahraman bunu neden istiyor, nasıl istiyor ya da bu maceraya
çıkmak istemiyorsa neden çıkıyor, nasıl ikna oluyor?
Sonrasında
engeller var. Kahramanımızın gerçekleştirmek istediği şey ile
arasında birtakım engeller var. Bu engeller kahramanımızı nasıl
engelliyor, ne gibi güçlüklerle karşılaşıyor? Onları aşma
aşamalarının hepsi küçük hikayecikler. Koca Yüzüklerin
Efendisi nasıl uzadıkça uzuyor, Star Wars nasıl bitmek bilmiyor?
İşte böyle. Engeller mesela; Orta Dünya'da savaş çıkmış
heryanı pis orklar basmış, Saruman Hasan Mezarcı'nın ciddi
versiyonu herkesin canını sıkıyor, paso asker basıyor, yolda
para yok pul yok, bataklığı ayrı bir dert, elflere laf anlatması
sıkıntı, yok insanın hırsı kavgası dövüşü falan, öyle
oluyor ki aşk bile dert.
Kabalaştırdık
ya yapıyı, basit yoldan gidecek olursak kahramana bu engelleri
aşmakta birtakım karakterler yardımcı oluyor. Bunlardan akıl
hocasına mentor diyoruz. Master Yoda'yı bildin mi ya da Gandalf'ı?
İşte o ayar birşeyler. Tabii Jar Jar Binks ayarında zevzek de
olur yardımcı ya da Arwen gibi dünya güzeli de. İşte bunlar
hep macera. Yarat karakterleri koy peş peşe, biliçdışında ne
varsa dökülsün piyasaya. Sanatçı olarak bir dünya görüşün
de varsa ekip arkadaşları olarak paylaştığınız, işte sana her
hafta farklı hikayeler yaratmak için adeta blues gamı. İnip
çıkın notalarda yapın şarkınızı. Şaka değil ha bu
basamakları takip ederken şarkıları da doğaçlayabilirsiniz.
Manyak mısın her hafta şarkı mı bestelenir?
Eveet,
yardımcı karakterler kahramanımıza yardımı esirgemezler. Belki
bazen bazıları birşeyler isteyebilir kahramandan, ancak o şartla
yardımcı olacaklardır. Bunu koydun mu oyuncu olarak araya al sana
hikayeyi besleyecek oyuncu tavrı. Bırak o şakaları kenara
yavrum, dikkatini hikayeye ver. Bak hala kıçını çıkartarak
yürüyorsun, sok onu içeri yeter.
Yardımcı
karakterlerin yardımlarından, mentorların verdiği akıllardan
sonra kahramanımızın yaptığı ana eyleme gelir sıra. Oyun sonu
boss çıktı yani. O son işi yaptıktan sonra Meksika'ya
yerleşilecek, ejderhadan kelle, al yanaktan buse alınacaktır.
Geldik Mordor kıyılarına canım yüzüğü öyle bozuk para gibi
lavlara atabilecek mi bakalım?
Ana
eylemden sonra bir nevi başa döndük gibi. O kadar badireden sonra
kahraman da hikaye evreni de değişime uğramıştır. Yeni düzende
durumlar nasıl? Kahraman prensesle ne etti, Asteriks şairi
bağlayıp ateş başında domuza girişti mi, Red Kit kasabayı terk
ederken bütün Hobbitler yine biralara nasıl gömüldü? Hikaye
çemberi dedik, hikaye bir sona erişmeli ki yeni düzeni görelim.
Yapma o şakayı işte, açma yeni bir çember kapat. Bi sus. Oyun
bitti.
Evet
hikaye çemberde dönüyor, güneş doğuyor ve batıyor, mevsimler
birbirini izliyor. Aslında tüm evren semah dönüyor, hikaye de.
Boşuna mı tiyatronun kökeni bolluk törenleridir, ritüelleridir
diyor adamlar? Siz de hikayenin çemberini arkadaşlarınızla
birlikte sahnede döndermeye başladınız mı sizin de arkanızdan
'bunlar yazıyeee yeaa' dedikleri uzun hikayeler yaratabilirsiniz.
Aynı zamanda defalarca çuvallayacak, seyirci karşısında koca
hikayeyi berbat edeceksiniz. Buna da hazırlıklı olmak gerek.
Sıkıştığınızda komiklikler, şakalar peşine düşerseniz
geçmiş olsun. Yapmayın. Ya da bol bol yapın da doyun artık.
Ortada
hile hurda yok. Sadece hikayenin temel dinamiklerinden haberdar ve
onu sahnede doğaçlama yaratmaya gönüllü oyuncular söz konusu.
Bunları da içselleştirmek için kullanılan birtakım egzersizler
var kuşkusuz. Onları da yakında yavaaşça kitaba dönüşecek
şekilde hazır edeceğiz umarım. Buralarda olun.
Şaka
yapan arkadaş hiç komik değilsin.
Koray
Tarhan
2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder