4 Eylül 2015 Cuma

DOĞAÇLAMA TİYATRONUN HİLELERİ



- Oğlum kesin bir kurgu var, ben anlarım. Bunlar çalışılmış
- Ya yazmadan olmaz bir metin lazım. O kadar hikaye, cümle nasıl çıkacak?
- Çok zor. İmkansız.
- Yazıyorlardır.

İyi bir doğaçlama gösteriden çıkan seyircilerin ciddi bir bölümü bu tip cümleler kurma eğiliminde. Şahsen çok duydum. Yaptığımız işin metinsiz olmayacağını söyleyen kişilerden yaptığım açıklamaları dudaklarını hafif kaldırarak, gözlerini imalı kısarak dinlerken; 'yav he he' bakışlarıyla bana inanmadığını iliklerimde hissettirenler de oldu. 'Oğlum biz de bu işleri biliyoruz, seyircilerin arasına bir takım kişiler yerleştirip istenileni söyletirsin, oyun devam eder' diyen doağyenler de görmedim değil. 'Vardır bir hilesi, hurdası' hissiyatı doğaçlama tiyatronun fuayesine iyice bir sinmiştir. Bunun güzel tarafı bu hile hurdayı bulmaya and içerek on taneden fazla oyuna gelen seyirci profili de var ki arkadaşlarını da getirir ve bu hiç de fena bir şey değildir, gelsin. Arkadaş sen bulamadın ama birazdan bu hile hurdaları açıklayacağım.

Bu arkadaşların söylediği gibi hazırlık yapabilmek için her hafta bir buçuk saat süren bir oyunu yazmak, provalarla ezbere almak ve bir kereliğe mahsus oynayıp hemen yeni oyuna başlamak gerek. Bakınca imkansız değil ama delilik ve hiç kimsede o kadar zaman yok. Doğalgaz faturası ve bilumum angarya için başka yerlerde semer altına girmek gerekiyor. Bu kadar işin arasında elbette bir takım hileler var, az sonra.







Yazıda biraz boşluk bıraktım ki arada çay, kahve birşeyler alıp gelin. Hazırsanız uzun bir hikayeyi karakter devamlılıklarıyla doğaçlama yaratabilmek için kullandığımız hilelerden bahsedeceğim. Evet öncelikle şunu söylemeliyim ki herhangi bir hile yok. Şimdi dağılabilirsiniz.

Yok yok hile yok ama sahnede karakter ve hikayeyi tutarlı bir şekilde yaratma insiyatifini alarak kendi hikayelerini yaratmak üzere yola çıkmak isteyen oyuncuların yapması gereken bir takım şeyler var. Bunların başında okumak geliyor tabii ki. Sadece kitap okumaktan bahsetmiyorum burada. Dersleri sorduktan sonra kitap oku oğlum diyen dayı yok karşınızda. İzlediğiniz oyunları, filmleri ve dahi kitaplarda, dergilerde karşılaştığınız hikayeleri ya da dedenizin, ninenizin anlattığı masalları da okumaktan bahsediyorum.

Bunlar nasıl okunacak pekiyi? Bahsettiğim okuma için birtakım yol göstericilere ihtiyacınız var. İşte şimdi yol çetrefilleşiyor. Ama korkma, sonrasında çok eğleneceğiz. Joseph Campbell hikaye yapısını bellemeniz için harika bir yol göstericidir. Vladimir Propp da ayrı bir rehber olabilir. Propp Rus Yapısalcılarından bir abi. Bu abi arkadaşlarıyla birlikte Rusya'da toplayabildikleri kadar masal toplayıp bunların ortak yapısal özelliklerini belirlemeye çalışmışlar. Yapmışlar da. Campbell ise dünyada ne kadar mit varsa yememiş içmemiş toplamış, evirmiş çevirmiş ve bugün büyük Hollywood yönetmenlerinin başucuna koydukları kitapları yazmış. Kitapçı geziyorsanız şu İmge yayınlarından çıkan tuğla gibi mitoloji kitapları var ya işte onlar Campbell'ın mesela hem de Kudret Emiroğlu'nun enfes çevirileriyle. Campbell'ın Star Wars filmi üzerine uzun bir söyleşisi olan Power Of Myth isimli kitabı var o kadar söyleyeyim. Hatta o başucunda kitabı olan yönetmenlerin başında da Lucas geliyor ki artık o kadar olur.

Ne diyor Campbell. Diyor ki her hikaye üç aşağı beş yukarı aynı yapıya sahiptir. Hepsi de kahramanın yolculuğunu anlatır. Hatta bunun için kullandığı kavram; monomit. Yani dünyada farklı hikayeler yok, herkes aynı miti farklı şekillerde anlatıp duruyor. Kahramanın Sonsuz Yolculuğu isimli kitabı her ne kadar kötü çevrilmişse de ilham verici olabilir. Bu sonsuz yolculuk bir çember şeklinde gelişiyor. Maceraya çağrı ve maceranın reddi ile başlayıp kahramanın maceraya atılmasıyla devam ediyor. Frodo'yu gözünün önüne getir mesela. Sonrasında kimilerinin oniki basamakta, kimilerinin onyedi basamakta anlattığı hikaye çemberi sözkonusu. Bu konunun uzmanları var, onun derinliklerine inmeyeceğim. Sanırım bu konuya Türkçe açıklık getirmesi için Mehmet İnan'ın kitap yazmasını bekleyeceğiz ya da bir öğrencisinin derslerini izleyip deşifre ederek kitap haline getirmesi gerekecek. O zamana kadar Tolga Erdoğan'dan öğrendiğim Altı Parçalı Hikaye ile idare edeceğiz.

Altı Parçalı Hikaye yöntemi Campbell'ın çalışmalarının Jung ile birleştiği noktadan Mooli Lahad isimli terapistin travma sonrası stres bozukluğunun teşhis ve tedavi sürecinde kullandığı bir yöntem. (Ağır gitmiyoruz değil mi doğaçlamacı? Sahnede şakalar yaparak hikayeden uzak goygoy senin için yeterliyse yol yakınken uza bence. Yaptıklarını sorgulayıp hikaye peşinde maceraya atılma taraftarı olan sen kal. Devam ediyoruz.) Neyse efendim terapi süreci üzerinde fazlaca durmayacağım.

Altı Parçalı Hikaye yöntemi kaharamanın yolculuğunun sadeleştirilmiş hali. Oniki basamakta ilerleyen döngüyü altı parçaya indirmiş Mooli Lahad. Birinci parçada ana kahramanımızı tanıyoruz. Onun günlük hayatı, neleri sever, sevmez? Ne yer ne içer? Güçlü olduğu, zayıf olduğu yanlar. İşte canım kahramanı tanımamızı sağlayan ayrıntılar bir müddet oynanarak anlatılır. Yani tabii ki hikaye yöntemi çizerek ya da yazarak ilerliyor ancak mevzumuz doğaçlama olduğu için oynamaktan bahsediyorum. Pekiyi sen doğaçlamacı komik arkadaşım, bir diğer arkadaşının başrol olmasına ve ona pas vererek sahneyi ilerletmeye hazır mısın? Komiklik şakalar olmadan sahne üzerinde bir saatten fazla kalabilecek misin?

İkinci basamakta kahramanımızın gerçekleştirmesi gereken bir hayali, görevi ya da üstesinden gelmesi gereken bir durum vardır. Frodo'nun yüzüğü fizana götürmesi gerekiyor ya da Luke Skywalker galaksiyi kurtaracak, güce denge getirecek falan. Bu aşamada yani kahramanımızı tanıdıktan sonra görev aşamasında işte kahraman bunu neden istiyor, nasıl istiyor ya da bu maceraya çıkmak istemiyorsa neden çıkıyor, nasıl ikna oluyor?

Sonrasında engeller var. Kahramanımızın gerçekleştirmek istediği şey ile arasında birtakım engeller var. Bu engeller kahramanımızı nasıl engelliyor, ne gibi güçlüklerle karşılaşıyor? Onları aşma aşamalarının hepsi küçük hikayecikler. Koca Yüzüklerin Efendisi nasıl uzadıkça uzuyor, Star Wars nasıl bitmek bilmiyor? İşte böyle. Engeller mesela; Orta Dünya'da savaş çıkmış heryanı pis orklar basmış, Saruman Hasan Mezarcı'nın ciddi versiyonu herkesin canını sıkıyor, paso asker basıyor, yolda para yok pul yok, bataklığı ayrı bir dert, elflere laf anlatması sıkıntı, yok insanın hırsı kavgası dövüşü falan, öyle oluyor ki aşk bile dert.

Kabalaştırdık ya yapıyı, basit yoldan gidecek olursak kahramana bu engelleri aşmakta birtakım karakterler yardımcı oluyor. Bunlardan akıl hocasına mentor diyoruz. Master Yoda'yı bildin mi ya da Gandalf'ı? İşte o ayar birşeyler. Tabii Jar Jar Binks ayarında zevzek de olur yardımcı ya da Arwen gibi dünya güzeli de. İşte bunlar hep macera. Yarat karakterleri koy peş peşe, biliçdışında ne varsa dökülsün piyasaya. Sanatçı olarak bir dünya görüşün de varsa ekip arkadaşları olarak paylaştığınız, işte sana her hafta farklı hikayeler yaratmak için adeta blues gamı. İnip çıkın notalarda yapın şarkınızı. Şaka değil ha bu basamakları takip ederken şarkıları da doğaçlayabilirsiniz. Manyak mısın her hafta şarkı mı bestelenir?

Eveet, yardımcı karakterler kahramanımıza yardımı esirgemezler. Belki bazen bazıları birşeyler isteyebilir kahramandan, ancak o şartla yardımcı olacaklardır. Bunu koydun mu oyuncu olarak araya al sana hikayeyi besleyecek oyuncu tavrı. Bırak o şakaları kenara yavrum, dikkatini hikayeye ver. Bak hala kıçını çıkartarak yürüyorsun, sok onu içeri yeter.

Yardımcı karakterlerin yardımlarından, mentorların verdiği akıllardan sonra kahramanımızın yaptığı ana eyleme gelir sıra. Oyun sonu boss çıktı yani. O son işi yaptıktan sonra Meksika'ya yerleşilecek, ejderhadan kelle, al yanaktan buse alınacaktır. Geldik Mordor kıyılarına canım yüzüğü öyle bozuk para gibi lavlara atabilecek mi bakalım?

Ana eylemden sonra bir nevi başa döndük gibi. O kadar badireden sonra kahraman da hikaye evreni de değişime uğramıştır. Yeni düzende durumlar nasıl? Kahraman prensesle ne etti, Asteriks şairi bağlayıp ateş başında domuza girişti mi, Red Kit kasabayı terk ederken bütün Hobbitler yine biralara nasıl gömüldü? Hikaye çemberi dedik, hikaye bir sona erişmeli ki yeni düzeni görelim. Yapma o şakayı işte, açma yeni bir çember kapat. Bi sus. Oyun bitti.

Evet hikaye çemberde dönüyor, güneş doğuyor ve batıyor, mevsimler birbirini izliyor. Aslında tüm evren semah dönüyor, hikaye de. Boşuna mı tiyatronun kökeni bolluk törenleridir, ritüelleridir diyor adamlar? Siz de hikayenin çemberini arkadaşlarınızla birlikte sahnede döndermeye başladınız mı sizin de arkanızdan 'bunlar yazıyeee yeaa' dedikleri uzun hikayeler yaratabilirsiniz. Aynı zamanda defalarca çuvallayacak, seyirci karşısında koca hikayeyi berbat edeceksiniz. Buna da hazırlıklı olmak gerek. Sıkıştığınızda komiklikler, şakalar peşine düşerseniz geçmiş olsun. Yapmayın. Ya da bol bol yapın da doyun artık.

Ortada hile hurda yok. Sadece hikayenin temel dinamiklerinden haberdar ve onu sahnede doğaçlama yaratmaya gönüllü oyuncular söz konusu. Bunları da içselleştirmek için kullanılan birtakım egzersizler var kuşkusuz. Onları da yakında yavaaşça kitaba dönüşecek şekilde hazır edeceğiz umarım. Buralarda olun.

Şaka yapan arkadaş hiç komik değilsin.

Koray Tarhan


2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder