4 Eylül 2015 Cuma

KAFESİN NE KADAR DAR? YA DA KARAKTER YARATIMI ÜZERİNE FARELERDEN İLHAM ALABİLİR MİYİZ?



Fareler üzerinde yapılan bağımlılık üzerine deney ellili yıllardan bu yana uyuşturucuyla ilgili temel politikaların belirlenmesinde etkili olmuş. Deney kısaca kafeste tutulan farelere kokain verilerek bağımlı hale getirilmeleri ve kısa sürede ölmeleriyle sonuçlanıyor. Deney de bize maddelerin ne kadar tehlikeli olduklarını söylüyor. Birgün gazetesinde 1 Haziran 2015 günü çıkan Johann Hari'nin haberinden alıntılayacak olursak mevzu şöyle bir durum arzediyor:
Geçmişte bana uyuşturucu bağımlılığına neyin yol açtığını sorsaydınız size bir aptalmışsınız gibi bakıp “Uyuşturucu işte” derdim. Sokaktan geçen 20 kişiyi çevirsek ve 20 gün boyunca güçlü uyuşturucular versek bu insanların beyinlerinde kimyasal bağlantılar olur ve 21. günde uyuşturucuyu kestiğimizde yoksunluk çekerler diye düşünürdüm.
Bu teori 20. yüzyılın ortalarında fare deneyleri ile kuruldu. Hatta bu deneylerin görüntüleri 1980’lerde kamu spotu olarak gösterildi: Tek başına bir kafesin içine yerleştirilen farenin önüne iki biberon konur. Biberonlardan birinden kokainli su, diğerinden normal su gelmektedir. Her deneyde fareler kokainli suyun müptelası olur, yalnıza ondan içer ve her geçen gün daha fazla içerek sonunda kendini öldürür. Reklamın sonunda ise “Aynısı sizin de başınıza gelebilir” uyarısı çıkar.
Fakat 1970’lerde Vancouver’dan psikoloji profesörü Bruce Alexander bu deneyle ilgili bir sorun fark etti: Fare kafese tek başına bırakılmıştır ve içerde kokain içmekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktur. Bu deneyi daha farklı bir şekilde yapsak ne olur, diye düşünür. Bunun için bir Fare Parkı kurar. Kafesle çevrelenmiş bu güzel parkın içinde renkli toplar, güzel fare yemekleri, oynamak için tüneller ve çok sayıda fare vardır.
Parktaki fareler içlerinde ne olduğunu bilmediğinden iki biberonu da dener. Sonrasında olanlar ise şaşırtıcıdır. Hayatından memnun fareler kokainli suyu sevmez. Genellikle o biberondan içmekten sakınırlar ve önceki deneylerdeki yalnız, mutsuz ve bağımlı farelerin yalnızca çeyreği kadar kokainli su içerler. Hiçbiri ölmez. http://www.birgun.net/haber-detay/bagimliligin-nedeni-bildiginiz-gibi-degil-82008.html


Şimdi deneyden nasıl bir ilham alabiliriz? Deneyde önemli gördüğüm nokta farelerin bağımlı olmasına neden olay şeyin kafesin boyutu olması. Kafesi ne kadar dar ise o kadar stres altında. İnsan da kafesi daracıksa ve elinin altında kokain ya da başka bir madde veya erdem buluyorsa bulduğu şeyle kendini sarhoş etmek dışında pek bir seçeneği kalmıyor. Ancak kafesten dışarı çıkartılan ve fare parkına koyulan fareler bağımlılıklarını terk edebiliyorlar. Stresten arınan fare özgürleşiyor ve maddenin olduğu biberonu arada bir kullanıyor. Ne yaptığını biliyor sanki. İnsan ise ne kadar dar bir kafeste yaşıyorsa onunla ters orantılı olarak yüksek derecede stres altında kalıyor ve kaynaklar bakımından stresi aşmakta zorlandığında bağımlılıklarla uşraşmak zorunda kalıyor. Bir nevi kafesi daraldığında kapana düşüyor.

Dramatik karakterin elinde uyuşturucu yok. Kokain kullanan Hamlet nasıl bir tavır sergilerdi acaba? Macbeth esrar kullansaydı 'ben naapıyorum ulan' diyerek Duncon'a sarılıverir miydi? Tom sinemaya değil de ecstasy partisine takılsa ya da kumarhanelere gerçekten takılsa annesine karşı tavrı ne olurdu? Romeo ve Juliet; iki ergen sorunlarının çözümünü bir takım kimyasallarda arıyorlar da öyle yıkıma uğruyorlar. Altın vuruş yapan yeniyetmelere ne kadar da benziyorlar.

Dramatik kahramanlar yıkıma uğramak pahasına eyleme geçiyorlar. İktidar, din, gelenek, otorite, sınıfsal imtiyaz, konfor vb. uyuşturucuların etkisindeki karakterler de eylemsizlik ya da değişimi engelleyecek ve kurulu düzenlerini bozacak her içsel ve dışsal etmeni etkisiz kılacak eylemlerde bulunurlar. Bu da düzenin tekerine çomak sokmak üzere yola çıkan kahramanın tekerine çomak sokan karakterler karşımıza çıkartır. Bu durum onların da yıkıma uğramalarına neden olur çoğu zaman. Dramatik kahraman uyanışa doğru yol alırken yarı uykulu bir huzursuzlukla akıl ve duygu dengesini kaybederek dramatik hatalar yapar. Eylemsizleşmesine neden olacak uyuşturucu madde kullanımı olmayan kahraman kendini tamam etmek üzere yola çıkarken yine bir takım farketmediği ezberleri yüzünden yıkıma uğrar. Macbeth kendince hakkı olanı almak üzere çıktığı yolun başında kan dökerek kendisini iktidar batağında bulur. Otoritenin uyuşturucu etkisi ve hurafelerin halusinasyonlarıyla bir kan denizinde yüzer. İntikam duygusunun uyuşturucu etkisi Hamlet'i bitirir. Daralan kafes her durumda kafesin içindekinin sonunu getirir. Farelerde madde, kahramanlarda değerler.

Buradan baktığımızda yazılı metinlerdeki karakterleri yaratırken karakterlerin iç ve dış enerjilerini belirleyebilmnek için şu soru sorulabilir mi? “Kahramanın kafesi ne kadar dar?” Kahramanı bulunduğu ortamda bir deney faresi olarak düşünecek olursak, kahramanın kafesini daraltan unsurları tartışabilir miyiz? Karakterin üzerindeki stres miktarının kahramanı neye nasıl sürüklediğini sormak bize ne kazandırır? Öte yandan diğer karakterlerin de kafes büyüklükleri, aynı kafeste bulunup bulunmadıkları konusu diyalogları derinleştirecek ilhamı verebilir mi?
Pekala bu anahtarı karakterleri ve hikayeyi doğaçlama yöntemiyle yaratırken nasıl kullanabiliriz? Burada deneyden ilhamla bir takım çalışmalar üretmeye çalışacağız. En iyisi yine pratik.

Çalışma 1:
İki oyuncu bir sahne oynarlar. Oyun öncesi her oyuncunun kulaklarına 1'den 10'a kadar birer sayı söylenir. 1 en dar, 10 geniş kafesi gösterir. Hatta 10 olabilecek en rahat durum denebilir. Sahne başladığında oyuncular imgesel kafeslerinin verdiği enerjilerle oynarlar. Karakterlerin sıkışma derecelerindeki farklılıklar sahnenin yapısını ve öyküyü oluşturacak yakıtı sağlayabilir.

Çalışma 2:
Çalışma 1'in aksine oyuncuların kulağına karşısındaki oyuncunun kafes boyutu fısıldanır. Oyuncu karakterini karşısındaki oyuncunun kendi kafesinin büyüklüğüne göre vereceği ipuçları üzerine oyununu belirler.

Çalışma 3:
Oyunculardan biri oluşturulmuş bir mekana, ortama gelir. Oraya nasıl bir kafesten gelmişse yeni mekanda bu kafes farklılıkları üzerinden karakterini oluşturur. Daha geniş bir yerden daha dar bir yere gelen bir karakter mesela. Saraydan gecekonduya düşmek, rahattan sıkıntıya ya da tam tersini yaşamakta olan karakterleri yaratmak için ilham olarak kullanılabilir.

Çalışma 4:
Aynı ortamda bulunan iki karakterin bulundukları ortamı nasıl bir kafes olarak algıladıkları üzerinden bir doğaçlama sahne oynanır. Örneğin aynı ofiste çalışan iki kişiden birinin imgesel kafesi 3 iken diğeri 7 olarak algılar. Ofisboy ve şef gibi. Tabii ki ille de statüsü düşük olan dar olacak gibi bir kaide yok. Düşük statüdekinin geniş kafes algısını görmek ilgi çekici bir sahneye götürebilir.



Örnekler çoğaltılabilir mi?

Koray Tarhan

 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder