Fareler
üzerinde yapılan bağımlılık üzerine deney ellili yıllardan bu
yana uyuşturucuyla ilgili temel politikaların belirlenmesinde
etkili olmuş. Deney kısaca kafeste tutulan farelere kokain
verilerek bağımlı hale getirilmeleri ve kısa sürede ölmeleriyle
sonuçlanıyor. Deney de bize maddelerin ne kadar tehlikeli
olduklarını söylüyor. Birgün gazetesinde 1 Haziran 2015 günü
çıkan Johann Hari'nin haberinden alıntılayacak olursak mevzu
şöyle bir durum arzediyor:
Geçmişte
bana uyuşturucu bağımlılığına neyin yol açtığını
sorsaydınız size bir aptalmışsınız gibi bakıp “Uyuşturucu
işte” derdim. Sokaktan geçen 20 kişiyi çevirsek ve 20 gün
boyunca güçlü uyuşturucular versek bu insanların beyinlerinde
kimyasal bağlantılar olur ve 21. günde uyuşturucuyu kestiğimizde
yoksunluk çekerler diye düşünürdüm.
Bu
teori 20. yüzyılın ortalarında fare deneyleri ile kuruldu. Hatta
bu deneylerin görüntüleri 1980’lerde kamu spotu olarak
gösterildi: Tek başına bir kafesin içine yerleştirilen farenin
önüne iki biberon konur. Biberonlardan birinden kokainli su,
diğerinden normal su gelmektedir. Her deneyde fareler kokainli suyun
müptelası olur, yalnıza ondan içer ve her geçen gün daha fazla
içerek sonunda kendini öldürür. Reklamın sonunda ise “Aynısı
sizin de başınıza gelebilir” uyarısı çıkar.
Fakat
1970’lerde Vancouver’dan psikoloji profesörü Bruce Alexander bu
deneyle ilgili bir sorun fark etti: Fare kafese tek başına
bırakılmıştır ve içerde kokain içmekten başka yapabileceği
hiçbir şey yoktur. Bu deneyi daha farklı bir şekilde yapsak ne
olur, diye düşünür. Bunun için bir Fare Parkı kurar. Kafesle
çevrelenmiş bu güzel parkın içinde renkli toplar, güzel fare
yemekleri, oynamak için tüneller ve çok sayıda fare vardır.
Parktaki
fareler içlerinde ne olduğunu bilmediğinden iki biberonu da dener.
Sonrasında olanlar ise şaşırtıcıdır. Hayatından memnun
fareler kokainli suyu sevmez. Genellikle o biberondan içmekten
sakınırlar ve önceki deneylerdeki yalnız, mutsuz ve bağımlı
farelerin yalnızca çeyreği kadar kokainli su içerler. Hiçbiri
ölmez. http://www.birgun.net/haber-detay/bagimliligin-nedeni-bildiginiz-gibi-degil-82008.html
Şimdi deneyden
nasıl bir ilham alabiliriz? Deneyde önemli gördüğüm nokta
farelerin bağımlı olmasına neden olay şeyin kafesin boyutu
olması. Kafesi ne kadar dar ise o kadar stres altında. İnsan da
kafesi daracıksa ve elinin altında kokain ya da başka bir madde
veya erdem buluyorsa bulduğu şeyle kendini sarhoş etmek dışında
pek bir seçeneği kalmıyor. Ancak kafesten dışarı çıkartılan
ve fare parkına koyulan fareler bağımlılıklarını terk
edebiliyorlar. Stresten arınan fare özgürleşiyor ve maddenin
olduğu biberonu arada bir kullanıyor. Ne yaptığını biliyor
sanki. İnsan ise ne kadar dar bir kafeste yaşıyorsa onunla ters
orantılı olarak yüksek derecede stres altında kalıyor ve
kaynaklar bakımından stresi aşmakta zorlandığında
bağımlılıklarla uşraşmak zorunda kalıyor. Bir nevi kafesi
daraldığında kapana düşüyor.
Dramatik karakterin
elinde uyuşturucu yok. Kokain kullanan Hamlet nasıl bir tavır
sergilerdi acaba? Macbeth esrar kullansaydı 'ben naapıyorum ulan'
diyerek Duncon'a sarılıverir miydi? Tom sinemaya değil de ecstasy
partisine takılsa ya da kumarhanelere gerçekten takılsa annesine
karşı tavrı ne olurdu? Romeo ve Juliet; iki ergen sorunlarının
çözümünü bir takım kimyasallarda arıyorlar da öyle yıkıma
uğruyorlar. Altın vuruş yapan yeniyetmelere ne kadar da
benziyorlar.
Dramatik
kahramanlar yıkıma uğramak pahasına eyleme geçiyorlar. İktidar,
din, gelenek, otorite, sınıfsal imtiyaz, konfor vb. uyuşturucuların
etkisindeki karakterler de eylemsizlik ya da değişimi engelleyecek
ve kurulu düzenlerini bozacak her içsel ve dışsal etmeni etkisiz
kılacak eylemlerde bulunurlar. Bu da düzenin tekerine çomak
sokmak üzere yola çıkan kahramanın tekerine çomak sokan
karakterler karşımıza çıkartır. Bu durum onların da yıkıma
uğramalarına neden olur çoğu zaman. Dramatik kahraman uyanışa
doğru yol alırken yarı uykulu bir huzursuzlukla akıl ve duygu
dengesini kaybederek dramatik hatalar yapar. Eylemsizleşmesine
neden olacak uyuşturucu madde kullanımı olmayan kahraman kendini
tamam etmek üzere yola çıkarken yine bir takım farketmediği
ezberleri yüzünden yıkıma uğrar. Macbeth kendince hakkı olanı
almak üzere çıktığı yolun başında kan dökerek kendisini
iktidar batağında bulur. Otoritenin uyuşturucu etkisi ve
hurafelerin halusinasyonlarıyla bir kan denizinde yüzer. İntikam
duygusunun uyuşturucu etkisi Hamlet'i bitirir. Daralan kafes her
durumda kafesin içindekinin sonunu getirir. Farelerde madde,
kahramanlarda değerler.
Buradan
baktığımızda yazılı metinlerdeki karakterleri yaratırken
karakterlerin iç ve dış enerjilerini belirleyebilmnek için şu
soru sorulabilir mi? “Kahramanın kafesi ne kadar dar?”
Kahramanı bulunduğu ortamda bir deney faresi olarak düşünecek
olursak, kahramanın kafesini daraltan unsurları tartışabilir
miyiz? Karakterin üzerindeki stres miktarının kahramanı neye
nasıl sürüklediğini sormak bize ne kazandırır? Öte yandan
diğer karakterlerin de kafes büyüklükleri, aynı kafeste bulunup
bulunmadıkları konusu diyalogları derinleştirecek ilhamı
verebilir mi?
Pekala bu anahtarı
karakterleri ve hikayeyi doğaçlama yöntemiyle yaratırken nasıl
kullanabiliriz? Burada deneyden ilhamla bir takım çalışmalar
üretmeye çalışacağız. En iyisi yine pratik.
Çalışma 1:
İki oyuncu bir
sahne oynarlar. Oyun öncesi her oyuncunun kulaklarına 1'den 10'a
kadar birer sayı söylenir. 1 en dar, 10 geniş kafesi gösterir.
Hatta 10 olabilecek en rahat durum denebilir. Sahne başladığında
oyuncular imgesel kafeslerinin verdiği enerjilerle oynarlar.
Karakterlerin sıkışma derecelerindeki farklılıklar sahnenin
yapısını ve öyküyü oluşturacak yakıtı sağlayabilir.
Çalışma 2:
Çalışma 1'in aksine oyuncuların kulağına karşısındaki
oyuncunun kafes boyutu fısıldanır. Oyuncu karakterini
karşısındaki oyuncunun kendi kafesinin büyüklüğüne göre
vereceği ipuçları üzerine oyununu belirler.
Çalışma 3:
Oyunculardan biri oluşturulmuş bir mekana, ortama gelir. Oraya
nasıl bir kafesten gelmişse yeni mekanda bu kafes farklılıkları
üzerinden karakterini oluşturur. Daha geniş bir yerden daha dar
bir yere gelen bir karakter mesela. Saraydan gecekonduya düşmek,
rahattan sıkıntıya ya da tam tersini yaşamakta olan karakterleri
yaratmak için ilham olarak kullanılabilir.
Çalışma 4:
Aynı ortamda bulunan iki karakterin bulundukları ortamı nasıl bir
kafes olarak algıladıkları üzerinden bir doğaçlama sahne
oynanır. Örneğin aynı ofiste çalışan iki kişiden birinin
imgesel kafesi 3 iken diğeri 7 olarak algılar. Ofisboy ve şef
gibi. Tabii ki ille de statüsü düşük olan dar olacak gibi bir
kaide yok. Düşük statüdekinin geniş kafes algısını görmek
ilgi çekici bir sahneye götürebilir.
Örnekler çoğaltılabilir mi?
Koray Tarhan
2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder