2 Aralık 2012 Pazar

EVRENSEL KARNAVAL


BERLİN, İZMİR VE İSTANBUL DOĞAÇLAMA TİYATRO FESTİVALLERİ İZLENİMLERİ



Koray Tarhan

       Doğaçlama tiyatro bütün dünyada büyük bir hızla gelişiyor, yaygınlaşıyor.  Bu gelişme ve yaygınlaşmada oyuncuların birlikte performanslar sergiledikleri, bilgi ve deneyimlerini paylaştıkları festivaller önemli lokomotifler.  Geçtiğimiz yıl bu lokomotiflerden üç tanesiyle, İstanbulimpro üyesi doğaçlama oyuncusu olarak, seyahat etme şansı yakaladık. 

       Bahsedeceğimiz ilk festival bu yıl onbirincisi düzenlenen Berlin Uluslararası Doğaçlama Tiyatro Festivali.  23 Mart Cuma günü başlayıp, 1 Nisan Pazar günü biten festivale 12 ülkeden 49 sanatçı katıldı ve 6 ayrı sahnede toplam 32 doğaçlama oyun gerçekleştirildi. 


      Dünyanın en önemli doğaçlama tiyatro festivallerinden biri olarak gösterilen festivali düzenleyen ekip onbeşinci yılını deviren Die Gorillaz.  Ekip Berlin’de göçmen nüfusun, özellikle de Türklerin, kalabalık olduğu Kreuzberg bölgesinde faaliyet gösteriyor. Salonlarının adı Ratibor Theater.  Artık kullanılmayan, kentsel dönüşüm gibi projelerle rant alanı haline gelmemiş eski bir fabrikanın bir kısmı tiyatroya dönüştürülmüş.  Pek de alışık olmadığımız fakat ülkemiz dışında pek yaygın olan bir biçimde tiyatro yapısı.  Sahne yüz küsür kişilik.  Salonda sahneyi gören bir bar mevcut. İsteyen bu bara ya da yakınındaki masalara ya da sahneyi karşıdan gören sıralı sandalyelere oturabiliyor.  Herkes rahat, kimse yaptığı işi ulvileştirerek birbirine caka satmıyor, bunaltıcı entelektüel ego yarışlarına rastlanmıyor.  ‘Oyun’ tüm büyüsüyle herkesi sarmalıyor.  

      2004 yılında Zeynep Özyurt ile birlikte üçüncüsüne katılmış olduğumuz festival o yıl  her ikimiz için de yeni bir okul olma özelliği taşıyordu.  2012 yılında katıldığımız onbirincisi için de söyleyeceğim söz aynı olacak; ilham verici ve özgür bir öğrenme ve deneyim ortamı.  Buna ek olarak her gece oyuncu ve seyircilerin birlikte sohbet ettiği ve eğlendiği partiler de karnaval tanımını tamamlayan unsurlar.

2004 yılı Berlin Impro Festival

      Festivali düzenleyen ekibin temel amacı çeşitli ülkelerden gelen doğaçlama sanatçılarıyla farklı tiyatral formlarda ortak üretimler gerçekleştirmek ve bunu her gece farklı sahnelerde seyircinin beğenisine sunmak.  Bahsi geçen 32 gösteri, festival programında beş ayrı başlık altında sınıflandırılmış.  İlk grup oyun biçimleri Improv Classic/ Klasik İmpro başlığı altında, oyuncuların bireysel ya da ekip halinde yarıştığı eğlencesi bol formatlar.  İkinci grup oyun biçimleri Festival Smash Hits/ Festivalin Ses Getirenleri başlığı altında toplanmış. İkinci gruptaki oyunlar uzun yıllardır doğaçlama sahnesinde yer alan sanatçıların yer aldığı değişik formatlarda deneysel ve eğlenceli oyunları barındırıyor.  Üçüncü gruptakiler, Improv Differently/Başka Türlü Doğaçlama başlığı altına alınmış deneysel performanslar. Multimedya tabanlı, şaşırtıcı yaratıcılıklar barındıran, disiplinler ve kültürler arası işler olarak tanımlanmış sekiz adet performans bu başlık altında yer alıyor.  Dördüncü grupta toplanan performansların özelliği adından rahatlıkla anlaşılıyor; Song and Sound/ Şarkı ve Ses.  Oynamanın yanında müzik, şarkı ve dans doğaçlamalarıyla oyuncular için gerçek bir meydan okuma, seyirciler içinse büyük eğlence sunan üç adet performans. Beşinci ve son performans grubu; Showcase/Vitrin olarak isimlendirilmiş. Bu grupta sergilenen performanslar, davet edilen ekiplerin özgün formatlarında sergiledikleri ya da iki kültür karşılaşması olarak sergilenen  peformansları içeriyor.  İstanbulimpro olarak davet edildiğimiz bu festivalde üyelerimizin yer aldığı diğer performansların yanında bu başlık altında iki performans sergiledik.  İlki özgün formatımız olan Ne Ala Temaşa, diğeri ise evsahibi toplluluk Die Gorillaz ile birlikte Türk-Alman Buluşması’nda sergilediğimiz ortak performanstı.  Festival programında yer alan Ne Ala Temaşa oyunumuz ile ilgili yazılan metin hem ekibimizin festivale nasıl davet edildiği hem de formatımızın nasıl algılandığı ile ilgili ipuçlarını vermesi açısından önemli.  Programda İstanbulimpro’nun Ne Ala Temaşa oyunu ile ilgili yazılmış metin şöyle:

‘Üyelerinden bazılarının dokuz yıl önce ilk kez festivalimize katılmış olan ekibi, İstanbul ve Chicago’da izledik ve gösterdikleri harikulade gelişim karşısında hayrete düştük.  Bol müzik ve fiziksel oyunculuk dolu gösterilerini Türkçe oynadıklarında dahi herkes kolaylıkla anlayabiliyor.  Geleneksel Türk formatlarını doğaçlama tiyatronun içine adapte eden topluluk bu formatları kendi özgün üsluplarıyla sahneliyor.’


      Yıllardır Türkiye kökenlilerin yaşadığı bölgede tiyatro yapan ancak çok az sayıda Türk izleyiciye ulaşabilen ekip için İstanbulimpro’nun misyonlarından biri festival ve doğaçlama tiyatroya Türkçe konuşan izleyicinin ilgisini çekmekti.  Bunun için festival tanıtımı  dışında, başka hiçbir topluluk için yapılmayan, bir tanıtım çalışması yürütüldü.  Berlin’deki çeşitli noktalara festival afişleri dışında İstanbulimpro afişleri asıldı, radyo röportajları ayarlandı ve sosyal medyada duyurular yapıldı.  Sonuç gerçekten etkileyiciydi.  Türkiye’de bile yanyana gelmesi zor olan sosyal gruplar Berlin’de bir tiyatro salonunda yanyana oturarak kendi kültürlerinin evrensel karnaval içinde yarattığı eğlenceye tanık oldular.  Çoğunluğu kadın olan Türk izleyiciler, tiyatro binasını hep gördüklerini ama hiç içeri girmediklerini, bizim orada olmamızın kendileri için bir vesile olduğunu ifade ettiler. 


      Festival, organizasyon  anlamında kusursuzdu.  Tüm sanatçılar tiyatro binasının yakınında Die Fabrik isimli hostelde konakladı. Bu sayede ortak bir amaç için dünyanın dört bir yanından gelen sanatçılar on gün boyunca evrensel bir kumpanyanın üyeleri gibi yaşadı.  Birinci gün tüm oyuncular büyük bir yoga salonunda toplandı.  Burada festival kimlikleri, çalışma programı, şehir haritası, haftalık metro kartı, not defteri, tişort, kalem gibi malzemeler dağıtıldı, tanışıldı.  Daha sonra herkesten festival programı içinde hangi oyunlarda yer almak istediklerini bir kağıda yazmaları istendi.  Ertesi gün hepimiz hangi oyunlarda kimlerle oynayacağımızi öğrendik.  Ardından büyük bir çemberde fiziksel ve algısal ısınma çalışmaları yapıldı.  Bir saatin sonunda herkes büyük bir takım haline gelmişti. 
İlk akşam Heimathafen isimli sahnede büyük bir açılış gösterisi gerçekleşti.  Bu gösteride ekipler ve bireysel olarak katılan oyuncular kendi doğaçlama oyunlarından örnekler oynayarak festival seyircisiyle tanıştı. 

      İkinci günden itibaren her gün, akşam oynanacak formatlar üzerine ekip çalışmaları ve akşamında gösteriler, ardından oyun sonrası partileriyle yoğun bir program başladı. Festivalde dikkat çeken şeylerden biri de oyun programı dışında sanatçılara sunulan aktivitelerdi.  Bu aktivitelerden iki tanesinin, festivalin içeriğini oluşturan doğaçlama tiyatro pratiğine dair çok iyi ipuçları verdiğine inanıyorum.  İlk bahsetmek istediğim Berlin Filarmoni Orkestrası sanatçılarının verdiği bir halk konseri.  Her Pazar saat 13:00’da başlayan konser, salon yerine fuayede gerçekleşiyor.  Görevliler, gayet büyük olan fuaye için, belli sayede davetiye kuponunu sabahın erken saatlerinden itibaren kapıya gelenlere dağıtıyor.  Konser ücretsiz, ancak erken giderek yer bulabiliyorsunuz.  Biz de konserden epey önce fuayede yerimizi aldık.  Her sınıf ve yaştan insanın merdivenlerde, yerlerde oturarak konserin başlamasını beklemesi hiç de alışık olduğum bir görüntü değildi açıkçası.  Muhteşem bir konser sonrası dağılan seyircilerin arasında solunum makinesine bağlı bir hasta, henüz yaşını doldurmamış bebekler, tekerlekli sandalyede yaşlılar, öpüşen eli çiçekli sevgililer, yeniyetmeler, aileler, turistler birbirine karışıyordu.  Sanat, bilet fiyatının seçkinciliğini aşarak seyircisiyle buluştu.  Konserde çalınan parçaların listesi her tür zevki tatmin edecek ve keşfe çıkaracak şekildeydi. 

      Bahsetmek istediğim ikinci etkinlikse Doğu ve Batı Berlin bölgelerini kapsayan Graffiti turu.  Sokakta yürüyen dikkatsiz gözlerin leke olarak algılayabileceği bir sanat üzerine doktora tezi hazırlayan bir rehber eşliğinde iki saat kadar yürüdük.  Tur sonunda graffiti sanatının doğaçlama tiyatro ile olan bağlantısını fark etmek heyecan verici oldu.  Çok sevenleri ve nefret edenlerinin olduğu graffiti sanatı duvarlarda, yerlerde kısa zaman sonra kaybolup gitme gerçekliğiyle kendini var ediyor.  Doğaçlama Tiyatroda ise yazılmamış, bir daha aynı şekilde oynanması mümkün olmayan sahneler, oyuncuların ve o anda onların sanatına ortak olan seyircilerin biraz sonra oyun alanını terkedecekleri gerçekliği ile bir an görünüp kayboluyorlar. Kullandığı malzemeler ve üretim süreci graffitiyi kendine özgü görsel bir sanat haline getiriyor.  Bir kere graffiti yazarı hızlı olmak zorunda.  Aksaklıklara ve kısıtlı malzemeye karşı her zaman hazırlıklı olmalı.  Ortaya çıktığı yer sokak olduğu için tekinsiz ve sinir bozucu şekilde politik olabiliyor.  Çok kötü örneklerine rastlanabileceği gibi, Van Gogh heyecanı yaratanları da var.  Kimi zaman bir çetenin imzasıyla kimi zaman da tarihi, politik olaylar ya da fikirler üzerine ezber bozan işlerle karşılaşmak mümkün.  Temel çıkış noktası graffiti yazarının ‘ben bir zamanlar buradaydım’ı ifade etmesi.  Doğaçlama tiyatro pratiği içinde de yaptıklarınızın ‘yok olup gitmesine’ kendinizi alıştırmalısınız.  Her çıkan güzel sahneyi yazıp tekrar oynamak isteği sizi bambaşka bir sürece sokar.  Hep yeni sahnelerin peşinde olmak bir kader.  Hızlı, fakat acele etmeden temel malzemeniz oyuncu arkadaşlarınıza tüm dikkatinizi vermelisiniz.  Biranlık dalgınlık ve iletişim kopukluğu, altın değerinde sahnelerin heba olmasına neden olabilir.  Her an tetikte olmalısınız.  Birikiminiz ve yaşam perspektifiniz ölçüsünde politik fikirlerinizi estetik bir şekilde ortaya koymanız işten bile değil.  Hatta bu estetik, oyuncuların tiyatro biçimleri konusundaki bilgisi doğrultusunda çok farklı biçimlerde ortaya çıkabilir.  Graffiti ve doğaçlama tiyatro karşılaştırmasını burada kesiyorum.  Şimdilik bu kadar. 

Berlin Duvarı üstünde graffitiler, Kreuzberg


2012 yılının Nisan ayında İzmir’de Oyun Hamuru topluluğu ve Ege Üniversitesi işbirliğiyle 1. İzmir Ulusal Tiyatro Sporu ve Doğaçlama Tiyatro Festivali düzenlendi.  Dört gün süren festivalde üniversite öğrencilerinin sunduğu doğaçlamalardan oluşturulmuş oyunun yanında, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden gelen doğaçlama topluluk üyelerinin karma kadrolarla gerçekleştirdiği doğaçlama gösteriler yer aldı. Ekipler ilk olarak kendi dağarcıklarında olan oyun formatlarını diğer ekiplerle paylaşarak bir tanışma gösterisi sundular.  Daha sonra beş oyuncunun ayrı ayrı hikayeler kurarak oluşturduğu ‘Yönetmen’in Seçimi’ formatı oynandı.  Oyunda hikayeler sırayla elendi ve sadece bir yönetmenin hikayesi sonlandırıldı.  Festival ‘Festival’in Elemanı’ isimli ‘en iyi doğaçlama oyuncusunun’ arandığı müsabakalı formatla son buldu.   

Gösterilerin yanında aynı zamanda atölye çalışmalarıyla hem ekipler hem de doğaçlamaya meraklı gençler birlikte öğrenme ve üretme sürecini paylaşmış oldular.  Festivalin en önemli noktalarından biri de Erdem Erem’in öncülüğünde festival katılımcısı tüm oyuncuların katıldığı bir toplantıda doğaçlama tiyatronun geliştirilmesine dair fikirlerin paylaşıldığı toplantıydı.  Ayrıca festival organizatörlerinin değişik fikirlere açık oluşu, festivalin ortak ürün olmasının yolunu açtığı için takdiri hakediyordu. 

16-20 Mayıs tarihleri arasında ise İstanbulimpro ve Akla Ziyan Oyuncular Topluluğu güçlerini ve deneyimlerini birleştirerek 1. Uluslararası İstanbul Doğaçlama Tiyatro Festivali’nin organizasyonunu gerçekleştirdiler.  Doğaçlama sahnesi Beyoğlu Terminal’de gerçekleşen festivale Amerika, Almanya ve İtalya’dan oyuncuların yanında Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden doğaçlama toplulukları katıldı.  Beş gün süren festivalde otuzun üzerinde doğaçlama oyuncusu altı farklı formatta gösteri sunarken, uluslararası sanatçılar tarafından doğaçlamaya farklı açılardan bakan dört atölye çalışması gerçekleştirildi. 

1. Uluslararası İstanbul Doğaçlama Tiyatro Festivali

              


Festival programında yer alan oyunlar sırasıyla şöyleydi.  Festival oyuncularını sahne üzerinde ısındıran Karışık Tabak. Milano’dan gelen Piccola Compagnia dell'Istinto üyesi üç oyuncunun sergilediği İtalyan tarzı Spaghetti Improv ki bu oyunda İtalyanlardan ilk perdede commedia dell’arte tarzı doğaçlama oyun, ikinci perdede ise Del Close’un yetmişli yıllarda ortaya çıkardığı efsanevi Harold formatının İtalyan sosuyla lezzetlendirilmiş hali uluslararası bir kadro tarafından oynandı. Müzikal oyunlardan oluşan Impro Kabare.  İzmir festivalinde ulusal kadro tarafından oynanan Yönetmenin Seçimi uluslararası kadroyla oynandı.  Son olarak İstanbulimpro ürünü olan özgün format Bir Zamanlar’ın ilk perdesinde ulusal, ikinci perdesinde uluslararası kadrolar yer aldı.   

Festival programında yer alan atölyeler ise şöyle sıralanabilir;  Curtis Erhart tarafından yönetilen, ‘Annoyance Tarzı Doğaçlama’, Davide Arcuri’nin yönettiği ‘Doğaçlama Karakter Yaratımı’, Jstar tarafından yönetilen ‘Üç Adım Ötede, Doğaçlama Sahne Kurmada İpuçları ve Mandy Butler’ın yönettiği ‘Doğaçlamada Bağlantı Yaratma’. 


Bir köklü ve iki çiçeği burnunda festival.  Ancak yaşanan karnaval havası aynı.  Herkes birarada.  Sahne üzerinde birbirleriyle güç ilişkilerine girmeden sanatı ortak üretim haline getiren oyuncular.  Oyunlara büyük bir enerjiyle katılan, belirleyen, müdahale eden, eğlenen; seyirci, katılımcı, misafir ya da adına ne dersek diyelim salonları dolduran insanlar.  Özgür sanatsal üretimi destekleyenler, festivallerin gerçekleşmesine hiçbir çıkar gözetmeden yardım edenler, oyuncuların konaklamaları için evlerini açanlar, yemeklerini paylaşanlar, dans edenler, arkadaş olanlar, sohbet edenler, kavga gürültü olmadan da iletişim kurulabileceğini, eğlenilebileceğini gösteren herkes. 


Mardi Gras Karnavalı

Karnavallar dünyanın birçok yerinde görülse de her karnaval bulunduğu yerin geleneklerini, mitolojisini, inancını, eğlenme tarzını barındırır.  Bu yüzden her karnaval özgündür.  Ancak aynı zamanda karnavallar yarattıkları birlik duygusu ve özgürlük havası ile ötekileştirmeleri ortadan kaldırdıkları için evrensel olma potansiyelini taşırlar.  Bu festivallerde tam da karnaval hissini evrensel boyutta yaşamak mümkün.  Doğaçlama tiyatro ve farklı disiplinlerde doğaçlamanın kullanımının bütün dünyada hızla gelişme göstermesi de bunu kanıtlamaktadır.  Bu seküler ritüeller, oyuncu ya da seyirci olsun, herkeste evrensel bir etik oluşmasına büyük katkı sağlamakta.  Doğaçlama bize birlikte olmayı, dinlemeyi, kabul etme ve katkı sağlamayı, yardımcı olmayı öğretmekte. 

Doğaçlama festivalleri buluşturdukları evrensel kadrolar sayesinde yeryüzünde ırkçılık ya da dinsel savaşlar gibi hastalıkların ortadan kalkması ya da semptomlarının azaltılmasına büyük katkı sağlayacaktır.    


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder