25 Haziran 2016 Cumartesi

DOĞAÇLAMA YAPMAYA BAŞLADIĞINIZDA BEYNİNİZDE TUHAF ŞEYLER OLUYOR

Miles Davis Improvising on LCD Soundsystem : An impossible duet (NY I love you)



En iyi müzisyenler performans halinde uçuşta oldukları esnada her nasılsa o ana kadar hiç kimsenin duymadığı bir şarkı ya da müzik parçası yaratırlar. Bu müzisyenler var olan bir parçayı çalmaktayken müziğin akışına kendilerini bırakarak yepyeni bir şeyler ortaya koyar.

Bu bizim yaratıcı deha dediğimiz şey. Fakat bu doğaçlama yetisi nereden geliyor?

Müzik tutkunu kulak burun boğaz uzmanı ve cerrah Charles Limb bunu gerçekten öğrenmek istemiş.

Son beş yılda caz müzisyenlerini ve rap şarkıcılarını MR cihazına sokup doğaçlama ya da freestyle rap yaparlarken beyinlerinde neler olup bittiğini anlamak için izlemiş.

Sonuçlar, kişilerin yeni birşeylerin yaratım anında beyinlerinde yer alan kendilerini ifade alanlarının (özellikle freestyle rap yapılırken dil bölgesi ve görsel canlandırma alanları) yüksek oranda aktifleştiğini göstermiş.

Aynı zamanda, belki de daha ilginç olan, beynin ketleme ile bağlantılı olan kısmının yavaşlaması. 2010 yılında yaptığı TEDx konuşmasında ifade ettiğine göre beyin bunu “ketlenmediğin, hata yapmaya istekli olduğun ve tüm yeni yaratıcı uyaranları biteviye kapatmadığın için” yapabiliyor.

Aşağıda Limb'in çalışmasından alınan grafik, doğaçlama esnasında beyinde neler olduğunu gösteriyor. Beynin, genelde yaratıcılığa ket vurma eğiliminde olan, kendini izleme ile ilgili bölümleri yavaşlıyor (mavi renkle gösterilen kısımlar). Öte yandan beynin ifade ve dille ilgili kısımları bir hayli aktif hale geliyor (kırmızı renkle gösterilen kısımlar).





Limb'in de ifade ettiği gibi bu tip çalışmalarda ihtiyatlı olmakta fayda var çünkü zemini henüz sadece kazımaya başladık. Beynin nasıl çalıştığıyla ilgili çok az bilgiye sahibiz. Buna ek olarak beyinde neler olup bittiğine dair elde edilen görüntüler her ne kadar büyüleyici görünse de hala bir çeşit gözleme dayalı bilim örneği olmaktan öte değil. Beyinde bir şeyler olduğunu görüyoruz ancak buna neyin neden olduğunua dair bir fikrimiz yok ve henüz bu olup biteni etkileme ya da yaratıcı bir forma evriltmekten uzağız.

Ancak yine de bu çalışma yaratıcılığın neye benzediğini anlayabilmemizin başlangıcı.

Limb caz müzisyenlerinin yeni cümleler ortaya çıkarttıkları esnada ne olduğunu anlamak üzere yola çıktığında, elinde altı tane müzisyen vardı. Çalışma basamak basamak ilerledi. Limb onlardan ilk olarak bazı ölçüler çalmalarını ve bu ölçüler üzerine doğaçlama yapmalarını istedi. Daha sonra ezberlerinde olan parçalardan birini çalmalarını istedi ve son olarak da bu ezberlenmiş parçanın doğaçlama versiyonunu çalmalarını istedi. Bütün bu süreç müzisyenler MR cihazının içindeyken gerçekleşti.

Tuhaf görünüyordu ancak müzisyenler bu meydan okumayı kabul ettiler. Hepsinde de benzer sonuçlar ortaya çıktı. Ketlemeyle ilgili bölümlerde baskılanma ve kendini ifade ile ilgili bölümlerin aktivitelerinde yükselme.




Aşağıda yer alan diğer grafik, beyindeki aktivitelerin nasıl değiştiğini gösteriyor. Mavi renk düşüş olan bölgeleri, kırmızı yükselen bölgeleri göstermekte.




Limb konu üzerine ilk makalesini yayımladığında yardımcı yazar Allen Braun doğaçlama yapan insanların beyinleriyle rüya görmekte olan REM uykusundaki insanların beyinlerinin aynı bölgelerinin aktifleştiğini ifade etti.

Braun Hopkins Medicine'de şöyle söylüyor; “Doğaçlama ve rüya görme arasında bazı bağlantılar olduğunu düşünmek çok tahrik edici. Bu müzisyenler, aslına bakarsanız, uyanıkken rüya halindeler”.

Limb daha sonrasında bunu başka çalışmalarla devam ettirdi. Çalışmalar partnerlerle birlikte doğaçlama yaptıkları esnada müzisyenlerin dil bölgelerinin hayli yüksek derecede etkin hale geldiğini ve müziğin beyin tarafından kendine özgü bir “dil-lisan” olarak algılanmakta olduğunu gösterdi.

Her şey bir yana yaratıcılığın nörolojik düzlemde nasıl göründüğüne bakmaya başlamak büyüleyici. Nihayetinde beyin, insan mekanizmasının nasıl çalıştığını anlamamız için keşfedilmeyi bekleyen en bakir alan.

İnsan genomunun haritasını çıkartabildik ancak hala kafatasımızın altında yer alan devasa nöron ağlarını ve gri hücreleri anlamaya çalışıyoruz. Yaratıcılık gibi mental sıçramalar yapabilmek ve yeni bir şeyler ortaya çıkartma yetileri gizemini hala koruyor.

Limb, TED konuşmasında “yaratıcı olabilme yetimizin nasıl gerçekleştiği hakkında çok az şey biliyoruz” diyor. Ancak daha öncesinde Hopkins Medicine'e söylediğine göre yaratıcılık insanlığın en temel parçalarından biri.

“Bu tip yaratıcılık olmadan insan bugünkü gibi gelişmiş bir tür olamazdı” diyen Limb'e göre; “Yaratıcılık kim olduğumuzu belirleyen ayrılmaz parçamız”.

Kevin Loria
Business Insider-Australia-2015


Çeviri: Koray Tarhan

15 Haziran 2016 Çarşamba

KEITH JOHNSTONE'A GÖRE DOĞAÇLAMA OYUNCU TİPLERİ


Ne çeşit bir doğaçlamacısınız? 




İşte aşağıda Keith Johnstone tarafından hazırlanmış “Oyuncu tipleri” listesi.

1. Köprücüler belki de bir adımda aşılabilecek mesafelere 'köprüler' inşa ederler.

2. Buldozerler umursamadan ya da bilmeden diğer oyuncuların fikirlerine ya da sahnelerine çarparlar.

3. Yönetmenler bütün kararları kendileri almak isterler. Diğer doğaçlamacılara direktifler verirler ya da eleştirip dururlar. (bazıları bunu sahne üzerinde yapar, bazıları ise kulise saklar)

4. Mankafalar hep negatif seçimler yapmak veya sahnenin beklentisini (kazanımını) düşürmek eğilimindedir.

5. Şakacılar her şeyi kaybetmek pahasına şaka kovalayanlar.

6. Hödükler duygusal durumlara girmeye direnirler (özellikle pathosa yani acıya). Aksiyonu ileriye taşımak konusunda yetenekli olabilirler ancak hiç birşey onlara 'dokunamaz'.

7. Histerikler neredeyse kontrol edilemez derecede heyecanlıdırlar (niyetleri mi budur?) Harıl harıl anlamsız cümleleri, aynı cümleyi biteviye tekrar etseler bile, peşpeşe sıralamak eğiliminde olurlar.

8. Yolcular fikirleri kabul ederler ancak sahneyi ileriye taşımazlar. Her doğaçlamacı bu yeti üzerinde çalışmalıdır çünkü bazen başkalarının direksiyonu ele almasına izin vermek iyidir.

9. Parıldayanlar seyirci sıkıntıdan patlamış olsa bile sahnenin merkezinde olmak isterler. Bu tip 'star' yaklaşımında olanlar diğer oyuncuların mevcut kazanımlarıyla zorlukla ilişkiye girme eğilimindedirler. Gösterinin nasıl gittiğini sorduğunuzda genellikle kendileri için nasıl geçtiğini ifade ederler.

Şakacılar, Hödükler ve Yolcular işe yarayabilirler; ancak Köprücüler, Buldozerler, Yönetmenler, Mankafalar, Histerikler ve Parıldayanlar baş belası olabilirler. En iyi doğaçlamacılar bile tıngırdadıkları anlarda 'tip'e (bu tiplerden birine) dönmek eğiliminde olabilirler.


Keith Johnstone – Impro For Storyteller, 1994, syf 23  

1 Haziran 2016 Çarşamba

KÜRT TİYATROSUNUN HAFRİYATI YA DA DÜĞÜNDE TİYATRO




İkibinonaltı yılının Mayıs ayında Van İpekyolu Belediyesinin Berivan Kültür Merkezinde çocuklarla doğaçlama tiyatro atölyesini yönettiğim süreçte laf lafı açarken bir konu açıldı.

Bu nereden baksanız eksik bir yazı olacak. Derinlikli bir çalışmayı çoktan hak etmiş bir konudan haberdar olduktan sonra hafızamın not defterini temize çekme çalışması da denebilir. Kemal Tahir'in Edebiyat üzerine notlarında kurduğu 'her yazı eksik yazıdır' cümlesinden cesaretle yapılacak işler listesinde ön sıralardaki yerini almış uzun soluklu çalışmanın aceleye gelmiş giriş yazısı. Anadolu Tiyatrosu ve kültüründe çok önemli ve eğlenceli bir konu; Kürt Tiyatrosu ve Kütürü'nün Hafriyat Çalışmaları.

Ülke çapında kırkın üzerinde noktada Kürt kültür ve sanatı alanında faaliyet gösteren Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş ve kaynak arayışlarında tiyatronun nasıl kullanıldığı konusu sürecin faillerinden öğrendiğim kadarıyla araştırılması gereken bakir bir konu. Henüz üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış.

Konunun en ilgi çekici tarafı; dinlediklerimden öğrendiğim kadarıyla, Kürt Tiyatrosunun zorunlulukların ve imkansızlıkların içinde geleneksel seyirlik biçimini günümüz kültürel ortamında canlandırılması söz konusu.

Nasıl oluyor bu?

MKM doksanlı yıllarda kurulma aşamasındayken müzik, halkoyunları ve tiyatro grubu oluşturuyor ve bu üç grup Kürt düğünlerine gidip performanslarını sergiliyor. Aldıkları beğeniyle doğru orantılı olarak toplanan bahşişlerin tamamı kültür merkezlerinin finansmanında kullanıyorlar. Bütçe, kurumun kirasından tutun da bir kültür merkezinin ihtiyaç duyabileceği herşeyi kapsıyor. Kültür merkezi katılımcıları öğrendikleri yetilerin temsilleriyle merkezin sürekliliğini sağlıyorlar.

Şimdi burada odaklanmak istediğim kısım düğünde tiyatro. Zaten halk da bu işi o kadar seviyor ki bazen sadece tiyatro ekibinin gelmesini istiyorlar. MKM'de yeni yeni tiyatro yapmaya başlamış yedi sekiz genç bir arabaya doluşup, kısa oyun kurguları yaparak gittikleri düğünde onbeş yirmi dakikalık skeçleri, kanavası belli diyalogları doğaçlama olmak üzere icra ediyorlar. Tabii ki kostümleriyle birlikte.

 
Van ekibinin Gever'de bir düğün performansı. 



İşin bu kısmından sonrası benim için daha da tuhaf. Neden? Çünkü aynı yıllarda Ankara'da ülkenin ilk doğaçlama topluluğunu kurduğumuz zamanlarda biz de kafe veya bar gibi mekanlarda doğaçlama seyirlikler gerçekleştiriyorduk. Tiyatro Sporu formatı içinde seyircilerden aldığımız temaları yine seyirci önünde kurgulayarak yarı doğaçlama gösteriler düzenliyorduk. Ve elde edilen bütçenin tamamı ülkenin ilk doğaçlama topluluğunun finansmanı için kullanılıyordu. O yıllardan bu güne geldiğimizde artık doğaçlama topluluklarının sayısı onlarla ifade ediliyor, uluslararası doğaçlama organizasyonları düzenleniyor ve hatta Kürtçe doğaçlama tiyatro pratiklerine de rastlanıyor.

Tekrar düğünde tiyatroya dönecek olursak; neler oluyor bu düğünlerde ve nasıl oluyor da belki de hayatlarında hiç tiyatro ya da en azından yasaklı dillerinde hiç tiyatro görmemiş insanlar bu gösteri biçimini hayatlarının en önemli anlarından birinin içine alıyorlar. Bir kere bizim tiyatro okullarında Metin And'ın kitaplarından okuduğumuz köy seyirlik oyunlar kısa zaman öncesine kadar hala Kürt köylerinde tertipleniyor. Dolayısıyla kitaplarından birinin adı belki de “Geleneksel Türk Tiyatrosu” yerine “Geleneksel Anadolu Tiyatrosu” olabilir miymiş? Çok mu haddimi aştım acaba?

Bölgede atölye verdiğim gençler, kitaplardan öğrendiğimiz, mevsim dönümlerinde gerçekleştirilen köyseyirlik oyunlara tanık olmuşlar ya da içinde aktif olarak yer almışlar. Bu geleneksel kültürün günümüzde yeşermesi için bulunmaz fırsat. Van'da düğünlerde tiyatro yapan gençler de bu durumdaymış düğünlere gitmeye başladıklarında.

Düğün mevsiminde ekip bazen günde on düğüne gidiyor. Haliyle aynı bölgede düğüne gidenler hemen hemen aynı insanlar. Dolayısıyla her düğüne farklı birşeyler hazırlamak zorunda kalıyorlar. Bunun için de kanava üzerine doğaçlama yapmak en pratik çözüm.

Esnek dokulu bu seyirliklerin konuları da çok çeşitli. Bölge insanının günlük hayatından, kadın erkek ilişkilerine ya da politik göndermeleri olan taşlamalara kadar geniş bir yelpazede seyrediyor konular. Politik komedide hedef sadece 'Kürtler ve devlet' gibi ilk akla gelen değil. Hedefte Kürt siyasetçiler de oluyor muhtar da ya da bölgedeki ağalardan biri de. Bu eleştiriler bazen düğünden kovulmalarına neden olduğu gibi bazen eleştirilen kişinin beklenenin çok üstünde bahşiş vermesiyle de sonuçlanabiliyor. Birileri tiyatro ile demokrasi kültürünün inşasından bahsetmek ister mi?

İşin bir de daha da deneyselleştiği, böyle daha da doğaçlama literatürüne giresi kısmı var ki o da düğünde tiyatronun interaktif kısmı. Evet interaktif. Yani düğünde oyunu seyreden davetliler ya da gelin ve damat da kimi zaman oyunda oyuncu oluveriyorlar. Van'daki arkadaşların ifadeleriyle söyleyecek olursak bazen onlar oyunu oynuyor, oyuncular izliyor. Biri katılımcı tiyatrodan bahsetmek ister mi?
Bir de olayın şu kısmı var; şu anda Kürt illlerinde doksandokuz ikibinsekiz yılları arasında evlenmiş yüzlerce çiftin düğün kasetlerinde tiyatro var. Yüzlerce düğün kasetinde tiyatro. Bu cümleyi tekrar etmek bile delice geliyor ki oldum olası büyük şehir düğünlerinden bunalmışımdır. Aynı pasta limonata ve belediye kıskacında takı alışverişine dönmüş düğün merasiminin kendisi bile her türlü kültürel zenginlikten yalıtılmış kurulukta seyrederken yüzlerce düğün kasetinde tiyatro olduğunu idrak etmek. Biri kamusal tiyatrodan ya da sanatın hayatın içine girmesinden bahsetmek ister mi?


Şimdi bu kısa sohbetin ganimetini toplamadan önce maceralarını dinlediğim arkadaşlara ısrarla bu tip bir performansı ne zaman ve neden bıraktıklarını sorduğum zaman aldığım cevabı iletmek isterim. İkibinsekiz yılından sonra yapmadıklarını söylediler. Neden diye sorduğumda artık yerel yönetimlerin kültür merkezlerindeki sahneleri kullandıklarını ya da kültür merkezlerinin sahneleri olduğunu dolayısıyla artık ihtiyaç duyulmadığını belirttiler. Yani yine o seyirciden, kamusallıktan uzak, spot ışıklarının altında, , platformlarla yükselmiş 'şık' çerçeve sahneleri olan salonlara sahip olmak gelenekselin çanına ot tıkamış.

Kürt kültürünün devlet politikası doğrultusunda yok sayılması aslında bu kültür için bulunmaz nimet. Ülkenin batısında kitaplara gizlenerek antropolojik bulgular haline gelmiş ya da ramazan eğlence programlarında fetişleştirilerek hatırlanan geleneksel seyirlikler Kürt kültüründe yaşıyor. Meddah bugün yok olmuş ama yasaklı dil Kürtçe'nin kadim hikaye anlatıcıları Dengbejler ayakta ve stranlarını, kılamlarını hala havalandırıyorlar. Öte yandan yakılıp yıkılmamış Kürt köylerinde geleneksel seyirliklerin varlığından bahsedebiliyoruz.

“Kürt tiyatrosu nasıl gelişir?” diye sorulsa vereceğim cevap kendi kaynaklarının dünyayla birleştiği noktadan olacaktır. Eh Grotowski'nin Barba'nın meylettiğinden çok da farklı bir şey olmayacaktır bu. Ferhan Şensoy da yıllar önce okuduğum bir röportajında şu meale gelen bir cümle etmişti: “Brecht o kadar uzağa gitmeyip biraz aşağıya, Anadolu'ya gelse Uzak Doğu'da bulduğunu burada bulacaktı”. Artık kaynakları daha sonraki yazıda toparlamak üzere.

Sürç-i lisan ettikse affola.

Koray Tarhan
Haziran 2016

 Van-İstanbul